Skip to content Skip to footer
İçindekiler

Reflü Nedir?

Normalde, yutma eylemiyle birlikte besinler ağızdan yemek borusuna doğru hareket eder. Yemek borusu, kaslardan oluşan bir tüp olup, besinleri mideye taşır. Mide, besinlerin sindirildiği ve parçalandığı önemli bir organdır. Mideden sonra sindirilmiş besinler ince ve kalın bağırsaklara doğru ilerler ve son olarak atık maddeler vücuttan atılır. Reflü ise bu normal sindirim sürecinin tersine bir durumdur. Reflüde, mide içeriği, özellikle de oldukça asidik olan mide sıvısı, herhangi bir zorlama olmaksızın geriye doğru hareket eder, yani yemek borusuna kaçar. Bu durum zaman zaman herkeste görülebilir ve genellikle bir sorun teşkil etmez. Ancak, reflü şikayetleri sıklaştığında ve kişiyi rahatsız etmeye başladığında bir sağlık sorunu olarak kabul edilmelidir. Haftada iki veya daha fazla kez reflü yaşanması ve bu durumun kişide belirgin rahatsızlık yaratması hali, Gastroözofageal Reflü Hastalığı (GÖRH) olarak adlandırılır. GÖRH,

Reflü Hastalığının Belirtileri

Tipik Belirtiler:

Reflü hastalığının en tipik ve yaygın olarak bilinen belirtisi, göğüs kemiğinin arkasında hissedilen yanma hissidir. Bu yanma hissi, halk arasında genellikle “heartburn” olarak da bilinir. Yanma hissi, mide asidinin yemek borusunun hassas iç yüzeyini tahriş etmesi sonucu ortaya çıkar. Bir diğer tipik belirti ise ağza acı veya ekşi bir sıvı gelmesidir. Bu sıvı, mideden yemek borusuna kaçan asidik mide içeriğidir ve tadı oldukça rahatsız edicidir.

Atipik Belirtiler:

Ancak reflü hastalığı sadece bu tipik belirtilerle kendini göstermeyebilir. Bazı kişilerde alışılmışın dışında, atipik olarak adlandırılan farklı yakınmalar da görülebilir. Bu atipik belirtilerden biri ses kısıklığıdır. Mide asidinin yemek borusundan yukarıya doğru çıkarak ses tellerini tahriş etmesi sonucu ses kısıklığı oluşabilir. Sık sık boğaz temizleme ihtiyacı da bir diğer atipik belirtidir. Yemek borusuna kaçan asit, boğazda bir irritasyona neden olabilir ve kişi sürekli olarak boğazını temizleme ihtiyacı hissedebilir. Öksürük de reflü hastalığının atipik bir belirtisi olabilir. Özellikle gece yatarken artan ve tedaviye dirençli olan kronik öksürük, reflü kaynaklı olabilir. Hatta bazı durumlarda, tedaviye dirençli astım benzeri solunum sorunları da reflü ile ilişkili olabilir. Mide asidinin solunum yollarına kaçması, astım semptomlarını tetikleyebilir veya yeni astım benzeri sorunlara yol açabilir.

Reflü Hastalığının Nedenleri

Reflü hastalığının oluşumunda mide ile yemek borusu arasındaki kapak mekanizmasının düzgün çalışmaması önemli bir rol oynar. Bu kapak mekanizması, alt özofagus sfinkteri (AÖS) olarak adlandırılır. AÖS, normalde yemek borusundan mideye doğru besin geçişine izin verirken, mideden yemek borusuna doğru geri akışı engeller. Reflü hastalığında, AÖS kasları çeşitli nedenlerle gevşeyebilir veya tam olarak kapanamayabilir. Bu gevşeme veya kapanma yetersizliği sonucunda, mide içeriği kolaylıkla yemek borusuna kaçabilir. Mide fıtığı (hiatal herni) da reflü oluşumunda etkili olabilen bir durumdur. Mide fıtığında, midenin bir kısmı diyaframdaki açıklıktan yukarı, göğüs boşluğuna doğru kayar. Bu durum, AÖS’ün normal fonksiyonunu bozarak reflüye zemin hazırlayabilir. Reflüdeki temel sorun, aslında mide asidinin yanlış bir ortama, yani yemek borusuna geçmesidir. Yemek borusu, mide gibi aside karşı dayanıklı bir yapıya sahip değildir ve bu nedenle mide asidiyle temas ettiğinde tahriş olabilir. Sanılanın aksine, reflü hastalarında genellikle midedeki asit miktarı yüksek seviyelerde değildir. Çoğu zaman, mide asidi miktarı normaldir, ancak asidin bulunduğu yer yanlıştır ve bu da şikayetlere neden olur.

Reflü Hastalığının Tanısı

Reflü hastalığının tanısı genellikle hastanın anlattığı şikayetlerin bir doktor tarafından ayrıntılı olarak dinlenmesi ve değerlendirilmesiyle başlar. Doktor, hastanın semptomlarını, sıklığını, ne zaman ortaya çıktığını ve hangi faktörlerin semptomları tetiklediğini anlamaya çalışır. Fiziksel muayene de tanının bir parçası olabilir, ancak reflü tanısında genellikle ileri tetkikler daha belirleyici rol oynar. Tanı koymak ve reflünün şiddetini belirlemek için çeşitli ileri tetkikler gerekebilir. Bu tetkiklerden biri endoskopidir. Endoskopi sırasında, ucunda kamera bulunan ince ve esnek bir tüp ağızdan yemek borusuna, mideye ve onikiparmak bağırsağına doğru ilerletilerek bu organların iç yüzeyi doğrudan görüntülenir. Endoskopi, yemek borusunda iltihaplanma (özofajit), ülser veya Barrett özofagusu gibi reflüye bağlı gelişen hasarları saptamaya yardımcı olabilir. Bir diğer tanı yöntemi pH-metridir. Bu testte, yemek borusuna yerleştirilen bir kateter veya kablosuz bir kapsül aracılığıyla 24 saat veya daha uzun süre boyunca yemek borusundaki asit seviyesi ölçülür. pH-metri, reflünün sıklığını ve şiddetini objektif olarak değerlendirmeye olanak tanır. Manometri ise yemek borusunun kasılma hareketlerini ve AÖS’ün basıncını ölçen bir testtir. Manometri, yemek borusundaki fonksiyonel bozuklukları ve AÖS’ün yetersizliğini belirlemeye yardımcı olabilir.

Reflü Hastalığının Tedavi Seçenekleri

Yaşam Tarzı Değişiklikleri:

Reflü hastalığının tedavisinde ilk adım genellikle yaşam tarzı değişiklikleridir. Yatak başının yükseltilmesi, yemeklerden sonra yatmamak, reflüye neden olabilecek yiyecek ve içeceklerden (örneğin, yağlı ve baharatlı gıdalar, narenciye suları, kahve, alkol) uzak durmak gibi önlemler hafif düzeydeki reflü şikayetlerini kontrol altına almaya yardımcı olabilir. Ayrıca, sıkı giysilerden kaçınmak ve kilo vermek de reflü semptomlarını azaltabilir.

İlaç Tedavisi:

İkinci önemli tedavi seçeneği ilaç tedavisidir. Özellikle proton pompa inhibitörleri (PPI’lar) olarak bilinen ilaçlar, mide asidi üretimini güçlü bir şekilde azaltarak reflü semptomlarının giderilmesinde oldukça etkilidir. PPI’lar genellikle belirli bir süre kullanılır ve semptomlar kontrol altına alındıktan sonra doz azaltılabilir veya ilaç kesilebilir. Ancak bazı hastalarda uzun süreli veya sürekli ilaç kullanımı gerekebilir.

Cerrahi Tedavi:

Üçüncü tedavi seçeneği ise cerrahi tedavidir. Cerrahi tedavi, özellikle ilaç tedavisinden yeterli fayda görmeyen veya uzun süreli ilaç kullanmak istemeyen hastalar için kalıcı bir çözüm sunabilir. Reflü tedavisinde en sık uygulanan cerrahi yöntem laparoskopik fundoplikasyondur. Laparoskopik cerrahi, karın bölgesine küçük kesiler yapılarak özel aletler ve kamera yardımıyla gerçekleştirilen minimal invaziv bir yöntemdir. Fundoplikasyon ameliyatında, midenin üst kısmı (fundus) yemek borusunun alt ucuna çepeçevre sarılarak dikilir. Bu işlem, yemek borusu ile mide arasındaki kapak mekanizmasını güçlendirerek mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasını (reflüyü) engellemeyi amaçlar.

Tekrarlayan Reflü

Ancak bazı durumlarda, ilk reflü ameliyatı sonrasında hastaların semptomları tekrar ortaya çıkabilir. Bu durum tekrarlayan reflü olarak adlandırılır. Tekrarlayan reflünün çeşitli nedenleri olabilir. İlk ameliyat sırasında yapılan teknik yetersizlikler, tekrarlayan reflünün önemli bir nedenidir. Örneğin, fundoplikasyonun çok gevşek veya çok sıkı yapılması, yetersiz uzunlukta sarılması veya doğru pozisyonda olmaması reflüye neden olabilir. Zamanla gelişen yeni bir mide fıtığı da tekrarlayan reflüye yol açabilir. Ameliyat sırasında onarılmış olan mide fıtığı, zamanla tekrar oluşabilir ve AÖS’ün fonksiyonunu bozabilir. Ameliyat bölgesinde oluşan skar dokusu (nedbe dokusu) da reflüye katkıda bulunabilir. Skar dokusu, yemek borusu ve mide arasındaki normal anatomiyi bozarak kapak mekanizmasının çalışmasını engelleyebilir. Anatomik değişiklikler de tekrarlayan reflüye neden olabilir. Örneğin, ameliyat sonrası dönemde yemek borusu veya midede meydana gelen kaymalar veya pozisyon değişiklikleri reflüyü tetikleyebilir. Ayrıca, hastanın ameliyat sonrası dönemde doktorun önerilerine tam olarak uymaması da reflünün tekrar etmesine katkıda bulunabilir. Örneğin, sigara içmeye devam etmek, kilo almak veya reflüye neden olabilecek yiyecek ve içecekleri tüketmek semptomların geri dönmesine neden olabilir.

Tekrarlayan Reflünün Tanısı

Tekrarlayan reflünün tanısı, ilk reflü tanısında kullanılan yöntemlere benzer şekilde konulur. İlk olarak, hastanın şikayetleri yeniden değerlendirilir. Hastanın semptomlarının neler olduğu, ne sıklıkta yaşandığı ve şiddeti tekrar sorgulanır. Genellikle endoskopi tekrarlanarak yemek borusu ve mide tekrar görüntülenir ve olası hasarlar veya anatomik değişiklikler incelenir. pH-metri de tekrarlayan reflünün tanısında önemli bir rol oynar. Yemek borusundaki asit seviyesinin tekrar ölçülmesi, reflünün varlığını ve şiddetini doğrulamaya yardımcı olur. Bazı durumlarda, baryumlu grafiler gibi ek görüntüleme yöntemleri de kullanılabilir. Bu testler, yemek borusunun ve midenin anatomisini ve fonksiyonunu değerlendirmeye yardımcı olabilir.

Tekrarlayan Reflünün Tedavisi

Tekrarlayan reflünün tedavisi, ilk reflü tedavisinden daha karmaşık olabilir. İlk aşamada, hastanın yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisi yeniden gözden geçirilir ve optimize edilir. Belki de hasta daha sıkı bir diyet uygulamalı veya ilaç dozunu ayarlamalıdır. Ancak semptomlar bu önlemlere rağmen kontrol altına alınamazsa veya hastanın yaşam kalitesi olumsuz etkilenmeye devam ederse, tekrarlayan reflü cerrahisi gündeme gelebilir.

Tekrarlayan Reflü Cerrahisi

Tekrarlayan reflü cerrahisi, ilk reflü ameliyatına göre daha zorlu ve deneyim gerektiren bir işlemdir. Cerrahın, ilk ameliyatın detaylarını, kullanılan teknikleri ve varsa karşılaşılan sorunları dikkatlice incelemesi ve anlaması önemlidir. Ayrıca, ameliyat sırasında oluşan anatomik değişiklikler ve skar dokusu da göz önünde bulundurulmalıdır. Revizyon cerrahisinde amaç, ilk ameliyattaki problemleri tespit etmek ve düzeltmektir. Bu, fundoplikasyonun yeniden yapılması, mide fıtığının tekrar onarılması veya skar dokusunun temizlenmesi gibi işlemleri içerebilir. Tekrarlayan reflü cerrahisinin nihai amacı, reflüyü kalıcı olarak ortadan kaldırmak ve hastanın semptomlarını gidermektir. Bu tür kompleks vakaların yönetimi, laparoskopik ve ileri gastrointestinal cerrahi konusunda deneyimli uzmanlar tarafından yapılmalıdır. Doç. Dr. Server Sezgin Uludağ gibi uzmanlar, bu tür zorlu durumların teşhis ve tedavisinde önemli bir role sahiptir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’ndaki uzmanlığı ile Doç. Dr. Uludağ, tekrarlayan reflü sorunu yaşayan hastalara yönelik güncel ve etkili tedavi seçenekleri sunmaktadır.

Öne Çıkan Konular
Bağırsak Mikrobiyotası ve Bağışıklık
Bağırsak mikrobiyotası, bağışıklık sistemimizin en temel yapı taşlarından biri olarak…
Beslenme ve Bağırsak İlişkisi
Beslenme, bağırsak sağlığımızda ve dolayısıyla genel sağlığımızda kilit bir rol…
Kolon Kanserinde Erken Teşhisin Önemi
Kolon kanseri, sindirim sisteminin son bölümü olan kalın bağırsakta oluşan…
Receive News

Subscribe for the Updates!

[mc4wp_form id="461" element_id="style-11"]