Skip to content Skip to footer
İçindekiler

Ülseratif Kolit Nedir?

Ülseratif kolit, kalın bağırsağın (kolon) ve rektumun iç yüzeyinde kronik iltihaplanma ve ülserleşmeye neden olan bir inflamatuar bağırsak hastalığıdır (İBH). Bağışıklık sisteminin yanlış bir reaksiyonu sonucu ortaya çıktığı düşünülen bu hastalık, ataklar (alevlenmeler) ve remisyon dönemleriyle seyreden uzun süreli bir durumdur. Kolonda meydana gelen iltihaplanma, dışkının daha sık, acil, ağrılı, sulu ve kanlı olmasına yol açabilir. Ülseratif kolit, yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen ve sürekli tıbbi takip gerektiren bir hastalıktır. Crohn hastalığı gibi diğer İBH’lardan farklı olarak, ülseratif kolit yalnızca kalın bağırsak ve rektumu etkiler ve iltihaplanma genellikle bağırsağın en iç tabakası olan mukoza ile sınırlıdır. Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen yaygın bir İBH türüdür.

Ülseratif Kolitin Belirtileri

Ülseratif kolitin en sık görülen belirtileri arasında karın ağrısı, kramplar, kanlı ishal, sık dışkılama ihtiyacı, rektal ağrı ve kilo kaybı yer alır. Hastalığın şiddeti ve tutulum yerine göre belirtiler değişiklik gösterebilir. Örneğin, iltihaplanma sadece rektumu etkiliyorsa (ülseratif proktit), ana belirti rektal kanama olabilir. İltihaplanma kalın bağırsağın sol tarafını etkiliyorsa (sol taraflı kolit), karın krampları ve sol karın ağrısı daha belirgin olabilir. Tüm kalın bağırsak etkilendiğinde (pankolit), belirtiler daha şiddetli olabilir ve daha sık görülebilir. Bazı hastalarda yorgunluk, ateş ve iştahsızlık gibi sistemik belirtiler de görülebilir. Ülseratif kolit, bağırsak dışı organları da etkileyebilir ve eklemlerde ağrı (artrit), ciltte döküntüler (eritema nodozum, piyoderma gangrenozum), gözlerde iltihaplanma (üveit, episklerit) ve karaciğerde sorunlar (primer sklerozan kolanjit) gibi durumlara yol açabilir. Hastalığın yaygınlığına bağlı olarak, belirtiler hafiften şiddetliye kadar değişebilir.

Ülseratif Kolitin Nedenleri ve Risk Faktörleri

Ülseratif kolitin kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık, bağışıklık sisteminin aşırı tepkisi ve çevresel faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Ailede inflamatuar bağırsak hastalığı öyküsü olan kişilerde ülseratif kolit gelişme riski daha yüksektir. Özellikle NOD2 geni gibi bazı genlerin hastalığa yatkınlığı artırdığına dair çalışmalar bulunmaktadır. Bağışıklık sisteminin normalde zararsız olan bağırsak bakterilerine karşı anormal bir yanıt vermesi ve kalın bağırsağı hedef alarak iltihaplanmaya neden olması temel patolojik süreç olarak kabul edilir. Stres, hastalığın nedeni olmasa da semptomları tetikleyebilir. Ayrıca, beslenme alışkanlıkları, enfeksiyonlar ve sigara kullanımı gibi çevresel faktörlerin de duyarlı bireylerde hastalığın gelişiminde rol oynayabileceği düşünülmektedir. Bağırsaktaki mikroorganizmaların dengesindeki değişiklikler (gut mikrobiyota) de inflamatuar süreçte rol oynayabilir. Ülseratif kolit genellikle 15 ila 30 yaşları arasında ve daha az sıklıkla 50 ila 70 yaşları arasında teşhis edilir. Bazı etnik gruplarda hastalığın görülme sıklığı daha yüksek olabilir.

 

Ülseratif Kolitin Tanısı

Ülseratif kolitin tanısı, hastanın klinik belirtileri, öyküsü ve çeşitli tanısal testlerin kombinasyonu ile konulur. Tanı sürecinde aşağıdaki yöntemler kullanılır:

  • Hasta öyküsü ve fiziksel muayene: Doktor, hastanın semptomlarını, ne zaman başladığını, sıklığını ve şiddetini detaylı olarak sorgular. Fiziksel muayene sırasında karın hassasiyeti ve diğer belirtiler değerlendirilir.
  • Kan testleri: İltihap düzeyini (örneğin, eritrosit sedimentasyon hızı (ESR) ve C-reaktif protein (CRP)), anemi varlığını ve beslenme eksikliklerini değerlendirmek için yapılır.
  • Dışkı testleri: Enfeksiyonları dışlamak ve inflamatuar belirteçleri (örneğin, fekal kalprotektin) değerlendirmek için kullanılır.
  • Endoskopi (kolonoskopi ve sigmoidoskopi): Kalın bağırsağın ve rektumun iç yüzeyini doğrudan görüntülemek, iltihaplanmanın yaygınlığını ve şiddetini değerlendirmek ve biyopsi örnekleri almak için temel yöntemlerdir. Kolonoskopi sırasında tüm kalın bağırsak incelenirken, sigmoidoskopi sadece rektum ve kalın bağırsağın son kısmını görüntüler.
  • Biyopsi: Endoskopi sırasında alınan doku örneklerinin mikroskop altında incelenmesiyle iltihabın karakteristik özellikleri ve ülserler saptanır.
  • Görüntüleme yöntemleri (BT ve MR): Özellikle hastalığın komplikasyonlarını (örneğin, toksik megakolon, fistüller) değerlendirmek veya bağırsak duvarı dışındaki tutulumu incelemek için kullanılabilir.
  • Ayırıcı tanı: Ülseratif kolitin belirtileri Crohn hastalığı, enfeksiyöz kolit ve irritabl bağırsak sendromu gibi diğer durumlarla benzerlik gösterebilir. Bu nedenle doğru tanı için dikkatli bir değerlendirme ve gerekirse ek testler yapılmalıdır.

Ülseratif Kolitin Tedavi Amaçları

Ülseratif kolitin günümüzde kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Ancak tedavinin temel amaçları şunlardır:

  • Remisyonu sağlamak: Belirtilerin en aza indirildiği veya tamamen kaybolduğu bir durum elde etmek.
  • Remisyonu sürdürmek: Alevlenmeleri önlemek ve uzun süreli iyilik halini sağlamak.
  • İltihabı azaltmak: Hastalığın temel nedeni olan iltihabı kontrol altına almak ve uzun vadeli hasarı önlemek.
  • Semptomları hafifletmek: İshal, karın ağrısı ve diğer rahatsızlıkları yöneterek hastanın yaşam kalitesini artırmak.
  • Komplikasyonları önlemek: Toksik megakolon, kolorektal kanser ve striktürler gibi ciddi sorunların riskini azaltmak.

Ülseratif Kolitin Tedavi Yaklaşımları

Ülseratif kolitin tedavisi, ilaç tedavisi, beslenme tedavisi, cerrahi tedavi ve psikolojik destek gibi farklı yaklaşımların kombinasyonunu içerebilir. Tedavi planı, hastalığın şiddetine, yaygınlığına ve hastanın bireysel özelliklerine göre kişiselleştirilir.

Ülseratif Kolitte İlaç Tedavisi

Ülseratif kolitin tedavisinde kullanılan başlıca ilaç grupları şunlardır:

  • Aminosalisilatlar (5-ASA’lar): Hafif ve orta şiddetli ülseratif kolitte ilk basamak tedavidir. Oral ve rektal formlarda (örneğin, mesalazin, sülfasalazin) bulunurlar ve bağırsaklardaki iltihabı azaltmaya yardımcı olurlar.
  • Kortikosteroidler: Alevlenme dönemlerinde remisyonu sağlamak için kullanılan güçlü anti-inflamatuar ilaçlardır (örneğin, prednizon, budesonid). Oral, intravenöz ve rektal formlarda mevcutturlar. Uzun süreli kullanımları yan etkilere neden olabileceği için genellikle kısa süreli kullanılırlar.
  • İmmünomodülatörler: Remisyonu sürdürmek ve steroid ihtiyacını azaltmak için kullanılan ilaçlardır (örneğin, azatioprin, 6-merkaptopurin, metotreksat). Etkileri kortikosteroidlere göre daha yavaş başlar.
  • Biyolojik tedaviler: İltihaplanma sürecinde rol oynayan belirli proteinleri bloke eden hedefe yönelik tedavilerdir (örneğin, tümör nekroz faktörü alfa (TNF-alfa) inhibitörleri gibi infliksimab, adalimumab, golimumab; integrin reseptör antagonistleri gibi vedolizumab; interlökin inhibitörleri gibi ustekinumab; JAK inhibitörleri gibi tofacitinib). Genellikle diğer tedavilere yanıt vermeyen orta ve şiddetli ülseratif kolit vakalarında kullanılırlar.
  • Küçük moleküllü inhibitörler: Daha yeni oral ilaçlardır ve iltihaplanmada rol oynayan hücre içi sinyal yollarını hedef alırlar (örneğin, tofacitinib, upadacitinib).

İlaç seçimi, hastalığın şiddetine, yaygınlığına, hastanın yanıtına ve toleransına göre belirlenir.

Ülseratif Kolitte Beslenme Tedavisi

Beslenme tedavisi, ülseratif kolitin yönetiminde önemli bir destekleyici tedavidir. Diyet, hastalığın doğrudan nedeni olmasa da, semptomları önemli ölçüde etkileyebilir ve genel iyilik halini iyileştirebilir. Her hastanın toleransı farklı olduğundan, ülseratif kolit için standart bir diyet yoktur. Alevlenme dönemlerinde düşük lifli veya elemental diyetler ishal ve kramp gibi semptomları azaltmaya yardımcı olabilir. Laktoz intoleransı olan hastaların süt ürünlerinden kaçınması faydalı olabilir. Baharatlı, yağlı, işlenmiş gıdalar ve bazı çiğ meyve ve sebzeler bazı hastalarda semptomları kötüleştirebilir. Yeterli sıvı alımı, özellikle ishalin yoğun olduğu dönemlerde hayati önem taşır. Vitamin (örneğin, D vitamini, B12), mineral (örneğin, demir) ve elektrolit eksikliklerinin giderilmesi için besin takviyeleri gerekebilir. Probiyotikler ve prebiyotikler üzerindeki araştırmalar devam etmektedir ve bazı hastalarda faydalı olabileceği düşünülmektedir.

Ülseratif Kolitte Cerrahi Tedavi

Cerrahi tedavi, ilaç tedavisinin başarısız olduğu veya toksik megakolon, şiddetli kanama veya artmış kolorektal kanser riski gibi ciddi komplikasyonların geliştiği durumlarda düşünülür. Ülseratif kolit için cerrahi, etkilenen organ (kalın bağırsak ve rektum) tamamen çıkarıldığı için potansiyel olarak küratif bir seçenektir, bu Crohn hastalığından farklıdır. En sık uygulanan cerrahi prosedürler şunlardır:

  • İleoanal poş anastomozu (IPAA veya J-poş) ile proktokolektomi: En yaygın cerrahi yöntemdir. Tüm kolon ve rektum çıkarılır ve ince bağırsaktan (ileum) anüse bağlanan iç bir poş (J-poş) oluşturulur. Bu, hastaların neredeyse normal bağırsak fonksiyonuna sahip olmasını sağlar.
  • Kalıcı ileostomi ile proktokolektomi: Tüm kolon, rektum ve anüs çıkarılır ve ince bağırsağın sonu (ileum) karın yüzeyinde bir açıklığa (stoma) getirilir. Dışkı, bu stoma üzerine yerleştirilen bir torbaya boşaltılır.
  • İleorektal anastomoz ile subtotal kolektomi: Daha az yaygındır ve genellikle özel durumlarda uygulanır. Kolonun büyük bir kısmı çıkarılır, ancak rektum bırakılır ve ince bağırsak rektuma bağlanır. Rektumda devam eden iltihaplanma riski daha yüksektir.

 

Doç. Dr. Server Sezgin Uludağ, inflamatuar bağırsak hastalıkları cerrahisi alanındaki uzmanlığı ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda ülseratif kolit hastalarına yönelik modern ve kapsamlı cerrahi yaklaşımlar sunmaktadır. Bu yaklaşımlar, minimal invaziv teknikleri ve kompleks rekonstrüktif prosedürleri içerebilir. Cerrahi tedavi seçimi, hastalığın şiddetine, hastanın tercihine, komplikasyonların varlığına ve genel sağlık durumuna göre dikkatlice değerlendirilir.

Öne Çıkan Konular
Bağırsak Mikrobiyotası ve Bağışıklık
Bağırsak mikrobiyotası, bağışıklık sistemimizin en temel yapı taşlarından biri olarak…
Beslenme ve Bağırsak İlişkisi
Beslenme, bağırsak sağlığımızda ve dolayısıyla genel sağlığımızda kilit bir rol…
Kolon Kanserinde Erken Teşhisin Önemi
Kolon kanseri, sindirim sisteminin son bölümü olan kalın bağırsakta oluşan…
Receive News

Subscribe for the Updates!

[mc4wp_form id="461" element_id="style-11"]